…Kaderlerimiz biz henüz doğmamışken bellidir. Sergilediğimiz tüm davranışlar kaderimizin içine ekilen tohumlardır. Her şeyi kendinden yaratan ve tüm yarattıklarının sahibi olan, bizi tıpkı kuklacının iplere bağlı kuklalarını oynattığı gibi oynatıyor. Yarattığı her şeyin içine zuhur ediyor, tıpkı boşluğun her şeyin içinde baş göstermesi gibi. İşte bu nedenle yaratılmış olan her şey ona bağlıdır. Bu yüzden hepimiz gece gündüz ona ibadet ederiz. Yaratılmış hiçbir varlık kendinin efendisi değildir. Nasıl ki inciler ipe dizildiğinde ancak güzel bir kolye olur, nasıl ki bir öküzü burnuna takılan halkadan çekersin, nasıl ki kökleriyle yere sımsıkı tutunmuş bir ağaç fırtınada sağa sola savrulur ancak yerinden kopmaz, işte biz de kaderlerimizi tayin edenin emirlerini yerine getirerek yaşarız ve böylece anlam kazanır, yönümüzü bulur ve kaybolup gitmekten kurtuluruz. İnsan tüm evreni kaplayan en saf ruhun bir parçası olarak yaşamını sürdürür. Evrenin ruhun olan büyük yaratıcının arzusu doğrultusunda ya içinde ateşler yanan bu dünyaya geri geliriz ya da ebediyetle ödüllendiriliriz. Nasıl ki bir tutam saman rüzgârın karşısında tutunamaz ve esen yönde savrulur durur; insan da mutlak varlık sahibinin karşısında saklanamaz, tutunamaz ve her nereye isterse o yöne doğru hareket eder. Her şeyin içine zuhur eden, tüm davranışları ve düşünceleri kendinden yaratan ise evrenin kendisi olarak asla bir şekle sahip olmayan ve hiç değişmeden hep kalacak olandır.
Tanıtım Metni