Gıdanın geleceği karanlık mı yoksa hiç olmadığı kadar parlak mı? Genetiği değiştirilmiş gıdalar, çiftlik balıkları, laboratuvarda yetiştirilmiş etler, yetişkinlere yönelik mamalar, 3-D yazıcıyla üretilmiş yiyecekler… Başımız ne kadar belada? Tüm bu deneyler zincirinin sonu tam olarak nereye çıkıyor? İklim modelleri, küresel gıda üretiminin, iklim değişikliğinin kuraklık ve sel gibi etkileri sebebiyle bu yüzyılın geri kalanında, her on yılda bir azalacağını göstermektedir. Su kaynakları tehlikededir. Bu arada, dünya nüfusunun yüzyıl ortalarında yüzde 30 artması beklenmekte ve gıda fiyatlarının 2050 itibarıyla neredeyse iki katına çıkabileceği tahmin edilmektedir. Peki, gelecekte, bu dokuz milyar insanın beslenmesini eşit ve sürdürülebilir bir şekilde nasıl sağlayacağız? Vanderbilt Üniversitesi’nde profesör ve ödüllü bir gazeteci olan Amanda Little, bu soruları cevaplamak için üç yıl boyunca on bir ülkeye ve ABD’nin on üç eyaletine seyahat etti. Nihayetinde bir umut arayışı olan bu uzun yolculuk, onu Wisconsin'deki bir elma bahçesinden Şanghay'daki akıllı, otomatik organik tarım çiftliğine, Norveç balık çiftliklerinden Etiyopya'nın kıtlık çeken bölgelerine kadar götürdü. Aynı zamanda gıdanın geleceği ile alakasız görünebilecek, ancak şaşırtıcı bir şekilde kritik rol oynayan yerlere de yolu düştü: California kanalizasyon tesisine, ABD Ordusu Araştırma Laboratuvarı’na, hatta Mumbai'ın üzerindeki bir muson bulutunun içine. Little, “Gıdanın Geleceği”nde yeni fikirleri ve olasılıkları keşfetmemiz,gıda konusundaki saplantı ve yanılgılarımızdan kurtulmamız ve gıda kaynaklarımızı koruyup bunları geleceğe hazırlayabilmemiz için bizi de gördüklerinden haberdar etmek istiyor. Çünkü hepimiz aynı evin bahçesindeyiz.
Tanıtım Metni